Sibirya doğumlu, Napoli ikametli Anfisa Letyago, tekno sahnesinin en aranan yeteneklerinden birine çok hızlı dönüştü. Letyago’nun müzikal yolculuğu 10 yılı aşkın bir süre önce, artık evi olarak tanımladığı Napoli’de başladı. Müziğe olan derin tutkusu onu DJ’liği ve prodüksiyonları keşfetmeye yöneltti.
Letyago’nun sound’u sert ve vurucu techno, groove’lu deep house ve yeraltı müziğinin diğer öğeleri arasında geziniyor. Yıllar boyunca hem yolda hem de stüdyoda öğrendiklerini alıyor ve tüm bu izlenimlerini imzası olan sound’unu yaratmak için kullanıyor. Bunların sonucu olarak elektronik müzik sahnesindeki prodüksiyonları da ciddi bir momentum edindi. 2017 tarihli, Natura Viva etiketli ‘I Feel’ EP’siyle bütün dikkatleri üzerine çekti, 2019 tarihli Nervous Records etiketli ‘Bright Lights’ EP’si ise yılın en konuşulan işlerinden biri oldu. Covid-19 pandemisinin turnelerini iptal etmesini ise hem dinlendiği hem ürettiği bir fırsata çevirdi ve prodüksiyonlarına ve canlı yayınlarına odaklandı, ve bunları baya iyi yaptı! 2020’de Rekids, Hotflush Recordings, Drumcode, Treasure Records gibi birçok label ile release’lere imza attı. Bütün bunların ardından 2021’de kendi label’ı “N:S:DA”i kurdu, devamını röportajda okuyabilirsiniz.
Letyago’nun prodüksiyonları aynı sahneden Adam Beyer ve Charlotte De Witte gibi isimlerin de desteğini aldı, hatta elektronik müzik dünyasının efsanelerinden Carl Cox bile Letyago’nun müziğinin en büyük ve en coşkulu destekçisi oldu ve iki EP’si ‘So Good’ ve ‘Catch The Spirit’i oldukça prestijli label’ı Intec imzasıyla yayınladı.
“2019’un en iyi çıkış yapan DJ ve prodüktörü Anfisa Letyago. Onu önümüzdeki sene Ultra Festival line-up’ına ekleyeceğim. Gerçekten fazlasıyla yetenekli bir canlı performans sanatçısı.” – Carl Cox, DJ Mag.
Sektörün en büyük oyuncuları arasındaki bilinirliğine bakılınca, Anfisa’nın elektronik müziğin yeni jenerasyonunun en aranan DJ’lerinden birine dönüşmek üzere olduğunu anlamak çok kolay. Gelecek satırlarda Anfisa Letyago’yla Napoli’nin ona nasıl ilham verdiğini, şehirde yapılacaklara dair tüyolarını, label’ı N:S:DA’in arkasındaki hikâyeyi ve sosyal medyayı nasıl salladığını konuştuğumuz röportajımızın tadını çıkarabilirsiniz.
Selam Anfisa, röportajımı kabul ettiğin için çok teşekkürler! Seni nerede yakaladım ve bu aralar ne yapıyorsun?
Merhaba arkadaşlar, bu seride bana da yer verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Şu an evimde, stüdyomdayım ve gelecek parçamın vokallerinin kaydını tamamlamak üzereyim. Bu aralar benim için oldukça yaratıcı bir süreç ve ben de kendimi asla sınırlandırmadan yazabildiğim kadar söz yazarak ve prodüksiyon yaparak bu dönemden faydalanıyorum.
Birçok defa evim dediğin Napoli’nin sana ne çok ilham verdiğinden söz ettin. Şehrin sana ne şekilde esin kaynağı olduğunu anlatabilir misin? Ayrıca, Napoli’yle ilgili aşık olduğun ve nefret ettiğin şeyler neler?
Napoli tam anlamıyla bir sanat şehri ve enerjisi ve kendine has güzelliği sayesinde herhangi bir sanatçı için mükemmel bir yer. Buraya yıllar önce, ergenlik yaşlarımda gelebildiğim ve şehrin tüm enerjisini özümseyip hem bir kadın hem de bir sanatçı olarak kendimi yetiştirebildiğim için çok şanslıydım. Bu şehir beni içtenlikle karşıladı ve bana birçok arkadaş, aşk, şefkat, fırsatlar ve çok daha fazlasını verdi. Daha ilk günden evim hep burasıymış ve buradan hiç ayrılmamışım gibi hissettirdi! Napoli’de şehrin şahane kulüp kültürü sayesinde Kerri Chandler, Jeff Mills, Louie Vega, Dave Clarke, David Morales, Ben Sims, Marco Carola, Gaetano Parisio ve çok daha fazlası gibi tüm dünyadan DJ’leri ve elektronik müzik sanatçılarını dinleme şansı yakaladım. Burada müzik ekmek gibi bir şey! Napoli’nin kendine has bir müzikal stili ve Renato Carosone, Pino Daniele, Enzo Avitabile gibi müzisyenler sayesinde dünyaca ünlü olan ‘Il napoletano’ dediğimiz kendi dili var. Bu dilde konuşmayı ve şarkı söylemeyi çok seviyorum. Napoli’de gerçekten ikinci kez doğdum diyebilirim! Bu şehirle ilgili bence tek sorun çok fazla kaos var ve ben de henüz buna tam olarak alışabilmiş değilim.
Eğer Napoli’yi ilk defa ziyaret edecek olsak, bize akşama başlamak için hangi restoranı, ve sonrasında geceye devam etmek için hangi kulübü önerirdin?
Napoli’de her yerde çok güzel yemekler yiyebilirsiniz çünkü şehrin sanatsal tarafına ek olarak muhteşem bir yemek kültürü var! Geleneksel yemekler veya pizza yemek istiyorsam Sanita bölgesine gidiyorum, burada girdiğiniz herhangi bir restoranda leziz yemekler yiyebilirsiniz. Ricotta’lı (favorimdir) ve et soslu iyi bir pizza için genellikle ‘Concettina ai Tre Santi’ye giderim. Sıra tatlıya geldiğinde ise geleneksel ve lezzetli bir pasta için Poppella pastacısına giderim. Çocuklar kafayı yiyebilirsiniz öyle iyi ki! Napoli’de çok fazla kulüp var, tarihi merkez bölgesindeki Lanificio ve Galleria 19 gibi küçük olanlarından Duel Beat, HB2 gibi daha büyük kulüplere ve açık havada dans edebildiğiniz Arenile gibi diskolara kadar sayamayacağım kadar çok sayıda iyi kulübü keşfedebilirsiniz!
Tüm röportajlarında sana Napoli ve sana etkisi soruluyor evet, peki biraz da evin Sibirya’dan bahsedelim mi? Küçük yaşlarında ayrıldın oradan, yine de sende müzikal olarak veya bir sanatçı olarak hiç etki bıraktı mı?
Sibirya’nın kuzeyinin uzaklarında Tundra’da küçük bir köyde doğdum, şöyle düşünün kış olduğunda (ki neredeyse yılın tamı tamına 9 ayı) günler neredeyse tamamen karanlık geçerdi, güneş ışığını yalnızca birkaç saatliğine görebilirdiniz, hatta bazen hiç göremezdiniz. Sıcaklık -60 derecelerdeydi! Çok zor bir hayat ve sosyalleşme şansınız da çok az… Öğleden sonralarımı arada sırada Prodigy, Massive Attack, Linkin Park, The Cranberries gibi uluslararası gruplara da yer veren radyo istasyonlarını dinleyerek geçirirdim, ayrıca Tiesto, Paul van Dyk, Da hool, Robert Miles gibi çok fazla 90’lar trance müziğine de denk gelirdim, bazılarını dinlemeyi hâlâ da çok severim! Ayrıca büyükannemin plaklarını da çok fazla dinledim. Akşamları salonda oturur o plakları dinlerdik, anneannem bile bazı İtalyan şarkıcıların plaklarına sahipti, ‘Rich and Poor’ veya ‘Albano’ örneğin… Böylece İtalyan diline aşık oldum, işin garibi o sıralar hayatımın beni bu ülkeye getireceğinin hayalini bile kuramazdım!
2021’de plak şirketin N:S:DA’nın doğumuna şahit olduk. Öyle veya böyle her DJ’in hayalidir kendi label’larını kurmak ve müziklerini diledikleri gibi yayınlamak. N:S:DA için planların nedir, bizi hangi release’ler bekliyor?
8 Ocak 2021’de N:S:DA benim EP’m olan ‘Listen’ın release’iyle doğdu. N:S:DA sadece basit bir plak şirketi değil, aynı zamanda Nisida’ya ithaf edilmiş bir konsept, bir kavram. Nisida insanın erişiminin olmadığı, nefes kesici bir gün batımına sahip çok güzel bir Napoli adası. N:S:DA müzikleri aracılığıyla söyleyecek bir şeyleri olanların sesi, dili niteliğinde. Benim durumumda ben de hikâyemi prodüksiyonlarım aracılığıyla anlatmak istedim. Birçok müzikal projem var ve bunlar sadece yakın zamanda yayınlayacaklarım bile değil.
N:S:DA etiketiyle yayımladığın son EP’n ‘Nisida’ hakkında bize neler anlatabilirsin? Prodüksiyon süreci nasıldı, hangi ekipmanları kullandın, bu süreç boyunca yaptığın eskiye göre daha farklı şeyler var mıydı?
‘Nisida’ benim basit şarkı sözleri aracılığıyla vermek istediğim ama benim için fazlasıyla önemli olan bir mesajı aktarmak için yarattığım bir kavram. İlk parça ‘Nisida’da “Hepimiz ait olabileceğimiz bir yere gereksinim duyarız” dediğim bir bölüm kaydettim örneğin, hepimizin hayatta bir yer, aile, arkadaşlar, bir şehir, veya herhangi bir şey gibi “ait olduğumuzu hissettiğimiz” referanslara ihtiyacı var. Ben de kendimi Nisida projem aracılığıyla anlatmak istedim. Prodüksiyon süreci diğer label’larla yaptığımdan çok daha farklıydı. Dediğim gibi burada stüdyoya girmeden önce bir konseptle yola çıktım, ‘Listen’ ve ‘Nisida’da mesajı aktaran sözleri yazdım, daha sonra vokallerimi kaydettim ve bunların etrafından doğru atmosferi yaratacak sesleri inşa ettim.
Spinning Records’tan Nervous Records’a, Intec Digital’dan Hotflush Recordings’e, üretmeye başladığından beri sound’unda inanılmaz bir evrim var. Şu anki sound’unu techno ve groove’a selam çakan çok daha sade ve minimal prodüksiyonlar oluşturuyor. Sence imzan olan sound’unu sonunda buldun mu, yoksa sence bu asla bitmeyen bir yolculuk mu?
Evet, gerçekten de büyük bir artistik evrim ve hatta bende de büyük değişiklikler var, bunlar prodüksiyonlarımda da hissedilebiliyor. Benim prodüktör olarak yolculuğum her zaman doğal ve uzun olmuştur, tıpkı bir sanatçı ve bir kadın olarak da yetişmem ve gelişmemdeki süregelen büyüme gibi. Bugüne gelecek olursak kesinlikle çok daha tatmin olmuş haldeyim, ayrıca sound’umla da kesinlikle çok daha kolay ayrıştırılabilirim. Ama tabii ki hâlâ daha kendimi denemeye itmek istiyorum.
Sadece birkaç yılda elektronik müzik sahnesinde küresel çapta bir patlama yakaladın. Sence başarının ve popülerliğinin en önemli faktörü neydi?
Başarı nedir bilmiyorum, ben sadece müziğim aracılığıyla bir şeyleri saklamak veya beğendirmek zorunda kalmadan hikâyemi anlatmaya devam etmek istiyorum. Bana kalırsa insanlar da bu şekilde hissediyor ve bende bunu buluyorlar, belki de bu ilginin sebebeni yaptığım şeylerin olağanlığında yatıyordur.
Uzatacak olursak, müzik endüstrisinde “oldum ben” diyecek gibi hissediyor musun? Eğer evetse, müzik prodüksiyonu ve canlı performanslar söz konusu olduğunda taze ve “alakalı” kalabilmek için neler yapmayı planlıyorsun? Eğer hayırsa, sence ne zaman “oldum ben” diyeceksin?
Eğer yolculuğuma Sibirya tundrasında yalnızca 50 aileden oluşan bir köyde başladığımı düşünersem, kesinlikle hayal edemeyeceğim kadar büyük hedeflerime ulaştım! Dünyayı gezdim, müzik dünyasının yıldızlarıyla tanıştım, beğenilen şarkılar kaydettim ve harika sanatçılarla işbirliği yaptım. Ama hâlâ daha tamamlanmış hissetmiyorum. Yol daha çok uzun ama çok da bariz değil, kısacası bu muhteşem macerayla yüzleşmeye cesaretli ve hazırım!
Sence seni sosyal medyada bu kadar popüler ve “beğenilir” yapan şey nedir?
Tamamen ben olmam: en sade, en düz hallerimi beni takip eden insanlarla paylaşmayı seviyorum…
Nasıl hatırlanmak istersin?
Hayal etmekten asla vazgeçmeyen biri olarak!
Philip Panov’un The Sound Clique için yaptığı röportajdan çevirilmiştir.
KüçükÇiftlik Park • Cts, Ağu 23 (GMT+3)
Ataköy Marina Açık Hava • Cts, Ağu 30 (GMT+3)
Zorlu PSM • Cum, Ağu 22 (GMT+3)
Life Park • Cum, May 23 (GMT+3)
Kastel • Cts, May 24 (GMT+3)
The Black Cave • Cts, Haz 14 (GMT+3)
The Black Cave • Cts, Haz 07 (GMT+3)