0 Takipçi
Elektronik müziğin '90'lı yıllardaki görkemli günleri Birleşik Krallık ve ABD’de farklı şekillerde yaşandı, ancak The Chemical Brothers, dönemin her iki yakasında da etkisi eşit derecede güçlü olan az sayıdaki gruptan biriydi. Manchester’lı ikili Ed Simons ve Tom Rowlands, rave'in ilk yıllarının Vahşi Batı ortamında ortaya çıktı; beyaz etiketli 12 inçlik plaklar ("Song to the Siren" gibi, This Mortal Coil'in bir parçasından breakbeat kaosu yaratan erken dönem yeraltı hiti) basıyor ve The Prodigy gibi grupları remiksliyorlardı. Aynı zamanda Public Enemy’nin güçlü ve sert yapım tarzının da hevesli öğrencileriydiler ki bu durum, 1995'te çıkan ilk albümleri Exit Planet Dust'ın neden Amerikan dinleyicilerini etkileyen ilk Britanyalı elektronik dans müziği örneklerinden biri olduğunu açıklayabilir. "Chemical Beats" ve "Block Rockin' Beats" gibi imza parçalarındaki devasa davullar, synthesizer'lar ve sample oyunları, rock, rave ve hip-hop'u ne kadar ustaca harmanladıklarını gösteriyor; fakat kısa sürede "big beat" olarak adlandırılan bu tarzın da ötesine geçtiler. 1999 tarihli Surrender albümünde (çılgın hip-house hiti "Hey Boy Hey Girl"ün de yer aldığı) ise, psychedelic ve alternatif rock eğilimlerine daha serbestçe yönelmeye başladılar; "The Sunshine Underground" gibi şarkılarla hippie pastoralizmine daldılar ve Mazzy Star'dan Hope Sandoval, New Order'dan Bernard Sumner ve Oasis’ten Noel Gallagher gibi isimleri vokaller için kadrolarına kattılar. The Chemical Brothers, elektronik müzik sahnesinin en sürekli maceraperest ve büyük sahne gruplarından biri olmayı sürdürdü; üretimleri nostaljik parti parçaları ("Go"), eğlenceli pop şarkıları ("The Salmon Dance"), yeraltı kulüp müziği ("Electronic Battle Weapon" serisi) ve hatta film müzikleri (2011 yapımı Hanna) arasında gidip geldi. Bu süreçte, erken dönem rave kültürünün korsan beatmaker'larının hayalini bile kuramadığı bir şeye dönüştüler: Gerçek bir müzik kurumu.